Tanıtım
Filmi

Misafirlerimiz Anlatıyor

Bilgi & Rezervasyon

0332 713 11 11
0534 350 42 42

OTELİMİZ

Lokasyon

Kulağa ne kadar da hoş geliyor değil mi? Ve fakat “Deniz yok, güneş yok, tarih yok... Turizm nasıl olacak?” diye de bir soru geliyor hemen dilinizin ucuna. Tatil deyince, “hafta sonunu, okulların kapanmasını ya da sahillere yapılan yorucu kaçamakları” algılayan bozkır çocuklarıyız ne de olsa…

Oysa tatilden, “huzurlu ve dingin bir ortamda kafayı ve bedeni dinlendirmeyi, doğayla iç içe sportif etkinliklere katılmayı, kültürel geziler yapmayı, keşfetmeyi, tarihe yolculuk yapmayı” anlayan çok sayıda insan yaşıyor dünya adlı bu yaşlı gezegende.

Tüm bu etkinliklerin adına da “alternatif turizm” adı veriliyor… Ve eğer bizim kadar dolaşıyorsanız ERBELİ coğrafyasında, bu turizm dalı için biçilmiş kaftan olduğuna şüpheniz kalmıyor.Sadece derin bir geçiriyorsunuz, “ah!” çekerek… Yılların sahipsizliğine, çaresizliğine, dışlanmışlığına bir kez daha lanetler okuyorsunuz.Ereğli’nin il olamadığı için kaçırdığı büyük yatırımları ve fırsatları irdelemeye devam ediyoruz. Belki bir gün il olur, Konya’nın boğucu hâkimiyetinden kurtulursak hayata geçirebileceğimiz projeler elimizin altında bulunsun…

Milliyet Gazetesi’nden Mehmet Tezkan’ın “Dünya Kenti Olmanın Yolu” başlıklı yazısını okuyunca, bir “kent yazarı” olarak Ereğli’nin sadece il olamadığı için 1960’lardan sonra moral olarak nasıl çöktüğünü, coşkusunu, enerjisini nasıl kaybettiğini çok daha iyi anladım…

Tezkan, önce Kış Olimpiyatları için Erzurum’a gitmiş ve muhteşem, milyon dolarlık kayak tesislerini gezmiş… Sonra da Kayseri’ye gidip, Kadir Has Stadı’nda Türkiye Kupası finalini izlemiş, kentsel dönüşümü, turistik tesisleri görmüş ve “Ama’larla” dolu; “Ben sana vali olamazsın demedim, adam olamazsın” darbı meseli temalı bir yazı döşenmiş.

Tezkan, kış turizmi için bu kentlere gelecek yerli ve yabancı turistlerin aşırı mutaassıp bu kentlerde ailecek zaman geçirebilecekleri, eğlence yerlerinin, içki lokantaların olmamasını bir kayıp olarak değerlendirdiği yazısında, yapılan tesislerin çürüyüp gidebileceğini savunmuş.

Bu kentlerde, özel sektörün bu tür yatırımlar yapmaya çekindiğinden dem vuran Tezkan, İstanbul Belediyesi’nin Boğaz’da içki içmeyenler için alkolsüz balık lokantası açmasını örnek göstererek, iki şehrin belediyelerini göreve çağırıp, yazısını şöyle noktalamış: “Erzurum Belediyesi’nin de Kayseri Belediyesi’nin de oturup düşünmesi gerekiyor… Kente gelen yabancılar için cazibe merkezleri planlamaları gerekiyor… Turizm bunu emrediyor… Olmayınca dünya kenti de olunamıyor.”

Anadolu’daki varlığı bilinen en eski kentlerden Ereğli’ye bu açıdan bakınca dünya kenti olmaya ne kadar da yakın değil mi? Çöldeki bir vaha gibi, seçimlerde kırmızıya boyanan sahil şeridi kentleri gibi… Gerekli yatırımları aldığı takdirde dışarıdan gelenlere hoşça zaman geçirebilecekleri mekânları hızla kurabilecek bir geleneğe sahip… Bugün bile bu tür nitelikli mekânlardan bolca var. Demireller tesisleri, Özcanlar ve İvriz’deki balık lokantaları ile vahşice yakılan Atatürk Kültür Parkı’ndaki Ekin Aile Gazinosu birkaç örnek olarak gösterilebilir. Hatta ve hatta kendi şarabımızı bile üretebilecek konumdayız.

Hıristiyanlığın yayıldığı topraklardayız ve inanç turizmi için güçlü argümanlarımız var, oturduğumuz modern kentin altında gün yüzüne çıkarılmayı bekleyen Frik, Hitit, Büyük Roma ve Bizans şehirleri var… Selçuklu ve Osmanlı eserleri keşmekeş içinde ama sağlam duruyor… Tarihi öneme sahip olayların geçtiği alanlar öylece duruyor. Manazan Kaya şehirleri, Oymalı Yer altı Şehirleri, dört bir yanımızdaki antik örenler… İvriz Mağarası, Meke, Akgöl, Akhüyük, İvriz ve Dereyüzü, güzel atlarımız, koyun sürülerimiz, geleneksel yaşamın sürdüğü köylerimiz, süt ürünlerimiz, meyvelerimiz, sebzelerimiz, etimiz, doğal kaynak sularımız, temiz havamız değerlendirmeyi bekliyor…

Ihlara Vadisi, Mevlana, Demirkazık, Taşkale, Çiftehan, Çatalhöyük gibi günübirlik turlar düzenleyebileceğimiz onca turistik bölge burnumuzun dibinde.

Konya’ya Antalya’dan günübirlik gelen pek çok turist var. Kayseri’de kayak yapan yüzlerce turist de akşamları soluğu Ürgüp’de alıyormuş…

Yapılacak otellerle, İvriz ya da Halkapınar’da kurulacak bir alternatif turizm merkeziyle Ereğli yerli ve yabancı turistlerin her yönden gönül rahatlıyla konaklayabileceği bir şehir olabilir. Bu bir hayal değil, ama gerçekleşmesi de şimdilik çok zor… Bize gerekenler; bir vali, nitelikli bürokratlar, genel bütçeden hak ettiği mali kaynakları alabilen bir belediye ile desteklemelerle haksız rekabete kurban edilmeyen yatırımcılar olarak sıralanabilir. Gerisini Ereğli halleder.

Son olarak geçtiğimiz Şubat ayı içerisinde İvriz’de bir mağara keşfedildi. Ereğli’de faaliyet gösteren bir dağcılık ekibinin yaptığı keşifle ortaya çıkan mağara “Saklı Cennet” olarak adlandırılıyor. Mağara’ya İvriz suyunun çıktığı kaynağın sol tarafından girilen vadiden yaklaşık yarım saatlik yürüyüş ve yine yarım saatlik bir tırmanıştan sonra ulaşılabiliyor. Gözlerden uzak ve son derece büyük olan mağaradaki sarkıt, dikit ve sütun oluşumları görenleri kendine hayran bırakıyor.

Son yıllarda zaman zaman gündeme gelse de kimsenin adım atmaya cesaret edemediği bu büyük hayalle ilgili kısa bir araştırma yaptım. Bugün Özkoçlar Butik otel şehre renk katarken, başka turistik otellerin de planlandığı, inşaatlarının devam ettiği konuşuluyor.
Bu konuda edindiğimiz bilgilere göre ilk girişim 1963- 68 yılları arasında Belediye Başkanlığı yapan Dr. Mustafa Kurdoğlu zamanında yapılır. Gülbahçe’deki eski elektrik santrali yıkılıp, Sümerbank’tan bir kısım arazi de bedeli ile alınarak 600 metrekare üzerine Belediye Gazinosu inşa edilir. Havuz ve park yapılır. Ereğlililer buradan uzun yıllar boyunca düğün, nişan ve dinlenme yeri olarak faydalanır.
Gazino’nun ardından Dr. Kurdoğlu, gelecek için yaptığı planların başına Turistik otel projesini koyar. Kaymakamlık evinin karşısındaki binaya yapılmak üzere 1965 yılında turistik otel projesi hazırlanır ve aynı sene bakanlıktan turistik belgesi alınır. Ancak Bakanlıktan beklenen kredi bir türlü çıkarılamadığından yapılması mümkün olmaz.
Kredi ümidi kesilince bu kez Gülbahçe Gazinosu üzerine yapılmak zere 250 bin lira keşif bedelli bir otel projesi daha yaptırılır. Bu otelin mevcut gazinodan, kalorifer tesisinden, parkından, oto parkından yararlanacağı ve Gülbahçe semtinin özelliğine uygun olacağı düşünür ancak geçen yıllara karşın bir daha gündeme gelmez. O yıllarda nüfusu 30 bin civarındaki Ereğli Küçük İstanbul, Küçük Paris gibi adlarla anılmaktadır.

ERBELİ 10’UNCU SAYISI İÇİN / 16 MAYIS 2011
Deniz- kum- güneşten oluşan klasik turizme alternatif arayışlarında Ereğli barındırdığı değerle keşfedilmeyi bekliyor. Konya ile Kapadokya arasında yüzlerce tarih ve doğa mirası Ereğli’de bulunuyor. Yabancı turiste olduğu kadar, büyük şehirlerin tekdüze ve yoğun yaşamından bunalan yerli turistlere de hitap etmesi bakımından yılın 12 ayı değerlendirilebilecek bir bölge Ereğli. Hazırlanacak projelerle, Ereğli hinterlandını tümüyle kapsayacak İvriz merkezli bir alternatif turizm merkezi, şehri bambaşka noktalara taşıyabilir. Alternatif Turizm açısından Ereğli’nin sahip olduğu değerler şöyle sıralanıyor.

Bu konuda keşfedilmeyi bekleyen yüzlerce alan bulunuyor. Değişik yörelerden yürüyüşçüler özellikle ilkbahar aylarında toplu halde Ereğli’ye geliyor. Bölge yatak kapasitesinin artırılmasıyla daha çok turist bekliyor.

Özellikle dağ bisikleti tutkunları için onlarca parkur hazır durumda.

Ereğli stratejik konumundan dolayı birçok medeniyete ev sahipliği yapmış bir şehir. Özellikle Hristiyanlığın ilk dönemlerine ait birçok arkeolojik kalıntıya sahip. İsa’nın Havarilerinden Sen Pol’ün Hristiyanlığı ilk olarak Divle merkezli olmak üzere Ereğli’de yaymaya başladığı biliniyor. Ayrıca Hristiyanlarca Aziz sayılan Yahya’nın kuyusu da bölgede bulunuyor. Bu konuda Karacadağ’da birkaç yıl önce keşfedilen Oymalı Yeraltı Şehirleri’nin yanında, İvriz’deki Kızlar- Oğlanlar Manastırları ve Ayrancı yöresinde varlığı bilinen yeraltı şehirleri de değerlendirilmeyi bekliyor. Ayrıca Ereğli İsamiyetin Anadolu’daki ilk dönemlerine ait eserlere de ev sahipliği yapıyor.

Ereğli’de son yıllarda özellikle Çukurova’dan gelen ailelerin yaz aylarda yoğunlaştığı gözleniyor. Ereğli’nin havasının serinliğinin yanında sakin ve ucuz bir şehir olmasının da etken olduğu söyleniyor. Özellikle yaz aylarında doğal ve organik ürünlerin çoğalması da yapılacak tanıtımla daha çok turisti Ereğli’ye çekilebilir.

Bu konuda keşfedilmeyi bekleyen yüzlerce alan bulunuyor. Değişik yörelerden yürüyüşçüler özellikle ilkbahar aylarında toplu halde Ereğli’ye geliyor. Bölge yatak kapasitesinin artırılmasıyla daha çok turist bekliyor.

Ereğli son dönemlerde “Güzel Atlar Ülkesi” olarak adlandırılıyor. Yarış atları buradaki haralarda yetişiyor. Atlı geziler için de çok önemli alanlar bulunuyor.

Yürütülen projelerle Akgöl’e su aktarılmasıyla birlikte, birçok kuş türünün de geri döneceği düşünülüyor.

Bitki çeşitliliği ve bahçecilik alanında da Ereğli dört mevsim ilgi çekebilecek bir bölge. Özellikle dalından toplanacak meyve ve sebzeler, birçok büyükşehir insanı için bulunmaz fırsat. Ayrıca doğal ilaç yapımında kullanılan birçok bitki de Ereğli’de yetişiyor.

Ereğli geçmişten bu yana Türkiye çapında bir üne sahip. Av turizmi, en çok para bırakan alternatif turizm türü… Ancak son yıllarda özellikle sulak alanların kuruması ve bilinçsiz avlanma nedeniyle birçok tür yok olma tehdidiyle karşı karşıya.
 

Sağlık turizmi kapsamında, Akhüyük’te çıkan kükürtlü suyun değerlendirilebileceği belirtiliyor.

Ereğli, bu açıdan da çok önemli alanlara sahip bir şehir. Özellikle Torosların eteklerinde Ova’yı gören kesimler dikkat çekiyor.

Ereğli gerçek bir fotoğraf cenneti... Kuruluş aşamasındaki Anadolu Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği (ANFODER), önümüzdeki mayıs ayı içerisinde “İvriz’den Meke’ye Fotoğraf Buluşması” adlı etkinlikle, yurtiçi ve dışından birçok fotoğraf meraklısını şehre getirmeyi planlıyor. Dünya’nın Nazar Boncuğu olarak tanıtılan Meke Gölü’nün ünü gün geçtikçe yayılıyor.
 

Son yıllarda özellikle yaz aylarında birçok yabancı uyruklu motokros sporcusu Ereğli’ye geliyor. Birkaç gün kalan sporcular daha sonra Kapadokya’ya geçiyor. Belirlenecek parkurlarla bu sürelerin daha da uzatılması ve daha çok sporcunun bölgeye gelmesi sağlanabilir. Bu kapsamda yamaç paraşütü gibi, oldukça çeşitlilik gösteren doğa sporları konusunda da çalışmalar yapılabilir.